Markanız Risk Altında Olabilir: Hükümsüzlük Davasının Tüm Yönleriyle İncelenmesi

07

Kas

Markanız Risk Altında Olabilir: Hükümsüzlük Davasının Tüm Yönleriyle İncelenmesi

ÖZET; Markanın Hükümsüzlüğü Davası: Tescilli bir markanın koruma süresi devam etse dahi mahkeme kararıyla geçersizliğinin tespit edilmesini ve bu suretle markanın sicilden terkin edilmesini sağlayan bir davadır. Dolayısıyla hükümsüzlük davalarının temelinde, aslında tescil edilmemesi gereken bir marka başvurusunun hatalı şekilde tescil edilmiş olması yatar.

MARKANIN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ

HÜKÜMSÜZLÜK DAVASI

SMK’nın 5. ve 6. maddelerinde markanın tesciline engel olan mutlak ve nispi ret nedenleri düzenlenmiştir. Bu nedenlerden herhangi birinin varlığı halinde açılan hükümsüzlük davası, tescilli bir markanın koruma süresi devam etse dahi mahkeme kararıyla geçersizliğinin tespit edilmesini ve bu suretle markanın sicilden terkin edilmesini sağlayan bir davadır. Dolayısıyla hükümsüzlük davalarının temelinde, aslında tescil edilmemesi gereken bir marka başvurusunun hatalı şekilde tescil edilmiş olması yatar.

HÜKÜMSÜZLÜK DAVASININ ÖZELLİKLERİ

·       Hükümsüzlük davası kamu menfaatleri ile özel menfaatleri korur.

Hükümsüzlük davası, hem kamu yararını hem de özel hak sahiplerinin menfaatlerini korumayı amaçlayan bir dava türüdür. Bu kapsamda, mutlak ret nedenleri kamu menfaatinin, nispi ret nedenleri ise belirli bir marka veya işaret üzerinde hakkı bulunan kişilerin özel menfaatlerinin korunmasına hizmet eder.

 

·       Hükümsüzlük davası eda davası niteliğindedir.

Hükümsüzlük davası, markanın geçersizliğinin tespitiyle birlikte sicilden silinmesini de içerdiğinden, eda davası niteliğindedir. Dolayısıyla, mahkeme markanın hükümsüzlüğüne karar verdiğinde, aynı zamanda bu markanın Türk Patent ve Marka Kurumu nezdindeki sicilden terkinine de hükmetmek zorundadır.

 

·       Hükümsüzlük davası hem asıl dava hem de karşı dava olarak açılabilir.

Hükümsüzlük davası, asıl dava olarak açılabileceği gibi, karşı dava şeklinde veya marka hakkına tecavüz davasına karşı savunma aracı olarak da ileri sürülebilir. Tecavüzle suçlanan taraf, tecavüze konu markanın geçersiz olduğunu iddia ederek hükümsüzlük davası açabilir. Bu durumda, mahkeme öncelikle markanın geçerliliği konusunda karar vermek zorunda olduğundan, hükümsüzlük davası tecavüz davasına bekletici mesele yapılmalıdır.

 

·       Hükümsüzlük davalarında davanın kısmen kabulü mümkündür.

Hükümsüzlük davalarında kısmi kabul mümkündür. Mahkeme, dava konusu markanın sadece belirli mal veya hizmetler bakımından hükümsüzlüğüne karar verebilir; böylece markanın hükümsüz kılınmayan kısmı varlığını sürdürmeye devam eder.

HÜKÜMSÜZLÜK DAVASI SEBEPLERİNİN KANUNİ İSTİSNALARI

1) Markanın Kullanımı Neticesinde Ayırt Edici Niteliğe Kavuşması

Kullanıma dayalı ayırt edicilik, başlangıçta marka olarak korunamayacak bir işaretin, uzun süreli ve yoğun kullanım sonucunda belirli bir işletmeyle özdeşleşmesi hâlidir. SMK m.25/4 uyarınca, özellikle tasviri işaretler bu yolla ayırt edicilik kazanarak marka korumasından yararlanabilir. Ancak bunun için işaretin markasal şekilde, yani mal veya hizmeti diğerlerinden ayırt etmeye yönelik olarak kullanılması gerekir; sadece tasvir edici bir anlamda kullanılıyorsa, yani mal veya hizmeti diğer mal ve hizmetlerden ayırt etmek amacıyla kullanılmıyorsa, markasal kullanım söz konusu olmaz.

2) Hükümsüzlüğün Markanın Tamamına Sirayet Etmemesi

SMK m.25/5 uyarınca, eğer hükümsüzlük nedeni markanın sadece belirli mal veya hizmetleriyle sınırlı olarak ortaya çıkmışsa, bu durum markanın tümüne sirayet etmez. Yani marka kısmen hükümsüz sayılabilir ancak tamamen hükümsüz kılınması talep edilemez şayet talep edilse dahi reddedilecektir.

3) Sessiz Kalmak Suretiyle Hak Kaybı

Hak sahibinin, hakkını kullanması gerekirken sessiz kalması durumunda, markayı daha sonra sicile kaydettiren iyi niyetli kişiye karşı hükümsüzlük davası açma veya markanın kullanımını engelleme hakkı kaybolur; buna sessiz kalma yoluyla hak kaybı denir. Ancak sonraki tarihli marka sahibi kötü niyetli ise, SMK’daki beş yıllık süre uygulanmaz ve kötü niyetli kişiye karşı her zaman hükümsüzlük davası açılabilir. Ayrıca, hak kaybının oluşabilmesi için marka sahibinin, hükümsüz kılınmasını istediği markanın kullanımını bilmesine rağmen sessiz kalması gerekir.

4) SMK m. 19/2 Hükmünün Defi Olarak İleri Sürülmesi

Hükümsüzlük davasında SMK m.25/7 gereği aynı kanunun 19. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen başvuru veya rüçhan tarihinden evvelki beş senelik süreçte markanın Türkiye sınırlarında ciddi olarak kullanım veya kullanamamaya ilişkin meşru gerekçe bulunmasına yönelik şartların varlığı defi olarak ileri sürülür ve davacı tarafından bu istekler karşılanamazsa, hükümsüzlüğe karar verilemez. Kanun maddesinde sözü geçen 5 yıllık süre için referans noktası alınacak tarih, dava tarihidir.

HÜKÜMSÜZLÜK DAVASINI AÇABİLECEK KİŞİLER

SMK m.25/2’ye göre hükümsüzlük davasını menfaati bulunan kişiler, Cumhuriyet savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları açabilirler.

HÜKÜMSÜZLÜK DAVASINDA GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

Hükümsüzlük davalarında görevli mahkeme, Fikri ve Sinai Haklar Hukuk Mahkemesidir. Eğer bir yargı çevresinde Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri bulunmuyorsa, o yerdeki Asliye Hukuk Mahkemeleri, bu mahkemelerin görev alanına giren dava ve işlere bakmakla görevlidir.

Hükümsüzlük davasında yetkili mahkeme, aksine bir hüküm olmadığı müddetçe davalının yerleşim yeri mahkemesidir.

HÜKÜMSÜZLÜK DAVASININ SONUÇLARI

Mahkemece markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi önemli sonuçlar doğurur. Mahkeme, markanın tümü için hükümsüzlük kararı verebileceği gibi yalnızca tescil edildiği belirli mal ve hizmetler açısından da kısmi hükümsüzlük kararı verebilir. Hükümsüzlük kararı, markanın başvuru tarihinden itibaren geçerli olur bu durumda, Sınai Mülkiyet Kanunu ile sağlanan koruma hiç gerçekleşmemiş sayılır. Kararın kesinleşmesiyle birlikte tescil, baştan itibaren geçersiz kabul edilir, sicile kaydedilerek bültende duyurulur ve bu da markanın TÜRKPATENT kayıtlarından terkin edilmesi sonucunu doğurur. Ayrıca, hükümsüzlüğüne karar verilen marka sahibinin ağır ihmal ya da kötü niyeti nedeniyle zarara uğrayanlar, ayrı bir tazminat davası açma hakkına sahip oldukları gibi, bu tazminat talebini hükümsüzlük davası ile birlikte de ileri sürebilirler.

Bu yazı BT Legal tarafından yazılmıştır.

yukarı çık